Wednesday, 26 December 2012

Saki

Anlat madam,
sen daha anlatmadan
anlayiverse beni bakisimdan.
Ben daha kalemi
kagida dokundurmadan
okusa beni kacisimdan.
Anlat dedim ya madam,
firsatini bulmadan
kasla goz arasi
konussa beni sususumdan.
Hadi be madam,
bir kadeh daha doldur,
tum yalnizliklar benden.

Tuesday, 25 September 2012

Gunaydin

Altalta olmayan satirlar arasi mesafelere inat
tum aydin gunlere muteakkip
benim yuzumden dusendir senin aklindaki.

Sunday, 20 May 2012

Yekpare

Insanin yalnizligincadir ask
ve asik oldugu kadar yalniz(kalacak)dir insan.
Gecip gidenlerin ardindan
bakakalirsin cogu zaman.
Sevda
tek yon, cam kenari bir bilet.
Oyle  ya
aslinda gidisi olmaz askin,
insandir terk eden...

Monday, 7 May 2012

Uyan

Uyku dedigin ucu yirtik bir kagit.

Wednesday, 18 April 2012

Nergis

Dimdik ayaktayim kendimi bildim bileli fakat
simdiye mihlanmis ayaklarima donuk gozlerim,
boynum hep bukuk.
Rengim bir bahar soluk
bir bahar canli,
rayiham dort mevsim bir,
yillardir ayni.

Sunday, 15 April 2012

Coban salata

Bir tutam deniz kokusu
karisirken mangal dumanina
her balik biraz levrek
her sarki aslinda hasrettir
dunyanin Izmir ucuna.

Saturday, 14 April 2012

Düğüm

Kirilip birer birer
kalp, guven ve hayaller
dagilmis zamanin her bi yanina;
keskeler kapisi dun,
acabalar yarisi bugun,
ve ummakli yarinlara.
Ne olmuslar siliniyor zihin sokaklarindan
ne de kirilganliklar kalp kapakciklarindan,
ne yasanmamislar butunluyor yarim kalmisliklari
ne de umit edilenler ukdeden oteye varamamis planlari.
Guvenin sol yani eksik
yumrular bogazda tek sira,
adimlar adi belki lakin
durmaklar hem istikrarli hem sahici.

Thursday, 12 April 2012

Biat

Ne garip su insanoglu,
baskasinin yazdiklarini
kendi gunluk sayfalari gibi benimser kolayca
en sevdigi sarkiyi dinlerken mesela.
Sair burada kendine seslenirken
'efendim' diyen okuyucudur
kanan gerceklere,
baskasinin gerceklerine.
Kaninca benim de olmaz mi gercekler?
Yasanmasi yeterlidir desem
bir seyin gerceklesmesi icin,
yasa-ya-madiklarimin gercek olmadigi
yalanin dik alasidir,
bir kendini kandirma halidir hatta.
Ya baskasi yasamamissa benim hissettiklerimi
ama ben
digerlerinin ifadelerine sigdirmaya calisiyorsam
gonlumden gecip de gitmeyenleri...
Tum siirler bana yazildi,
tum kahramanlar benim aslinda
her hikayede.
Su sarki cocuklugum,
bu melodi yalnizligim,
hele su soz var ki
terkedilmisligim,
sevilmisligim,
gecilmisligim,
gumusum, gulumseyisim...

Wednesday, 11 April 2012

Defter

Okunmadigi icin yazilmamis sayilan kac satir saklanmistir
okundugu halde yazilmamis onlarca seyin yanina?

Tuesday, 10 April 2012

Kestane

Ben hala saat onbir olunca geceleri,
tum sadakatimle cikiyorum yurttan
kulagimda benzer muzikler.
Ayni yolu yuruyup
ayni sorulara cevap ariyorum,
ne yana baksam yoklar.
Kestane agaclariyla konusup, insanlarla susuyorum.
Basimdan asagiya sokak lambalari bosaliyor
ne yana donsem
golgem.

Monday, 9 April 2012

Ask bazen de bir kiyamama halidir

Meral Okay'in yazilari yarim kaldi...

"Aşk kendinden vazgeçme halidir, kendi benliğini ezmeden "biz" olabilme hâlidir... Insan egosu denetlenmesi en güç olan şeydir. Bunu ancak aşk becerebilir, sadece aşk ile üstünden atlayabilirsiniz..."

....

"Bugün eksik olan ne? Bu topraklarda aşk ve mutluluk kutsanmaz, ayrılık ve acı kutsanmıştır... Birlikteliklerdeki tutku kutsanmaz da, ayrılıktaki tutku kutsanır hep... Yaralarıyla mutlu olmaya daha yatkın bir kültüre aitiz biz..

Oyle kadınlar ve erkekler tanıyorum... Risk almıyorlar... Aşk emniyetli bir şey değildir... Emniyetli olan sevgidir... Aşk ehlileşmez... Sakinleşemez... Oyle olursa akraba olursunuz... Bir de aşık olunacak mecra kalmadı... Artık ortak alanları paylaşmıyoruz... Bizim agoramız yok artık... Herkes kendi bacağından asılmak isteyen koyun tarifinde... Bu hem maddi hem manevi bir şeydir... Gelir, böyle adamı aşkta da emniyet arayan birine dönüştürüverir... Herkes kendi kişisel başarı öyküsünün peşinde... Belki de biz herkes için daha adil, daha vicdanlı daha temiz bir dünyanın düşünü paylaştığımız için başkalarıyla da bir arada durmanın ne kadar zenginleştirici bir şey olduğunu biliyorduk... Simdi bu duyguların esamesi okunmuyor... Yoksullaşmamız sadece ekonomik anlamda olmadı... Duygusal anlamda, dayanışma anlamında birbirimizin yaralarına bakma konusunda da yoksullaştık... Simdi empati denen modern kavram var ya, biz onun ağababasını tanıyan ve buna içerilmiş bir dünyadan geldik buralara..."


Masum degiliz, orasi kesin de, yine mi guzeliz, yine mi cicek?..

Sunday, 8 April 2012

2001 ODTU Bahar Senligi

Sanki hala stad'in merdivenlerinde oturuyorum. Bir stadyuma dolusmus binlerce dunya. Herkesin ruyasi baska. Bu aksam Ezginin Gunlugu var sahnede. Uzun zaman dinlememe engel olacak kadar can yakici soyluyorlar her nagmeyi. Her an saliselerle kayitli zihnimde. 'Ruya' albumu yeni cikmis, sarkilarin cogu ondan. Eskiler olmazsa da olmaz. Her dunyadan bir ses cikiyor. Benim dunyamdan iki. Herkes tek nefes eslik ediyor:

"Kalır dilimizde yinelenen bir sarkida"...

Saturday, 20 August 2011

icinden Deniz gecen insan

Bolunerek
bir butun
oldum.

Sunday, 19 June 2011

cezir med

Gitmiştim,
geldim.

Friday, 5 February 2010

tek-erleme

Yalınlıktan yalnızlığa geçerken
özleyip sustuklarımı göresim geleyazdı
yazılar yele kaldı
yazlar benden soğuk
yazılmayanlar senden habersiz.
Teker teker birikip
birer birer silindim derken
adımlarım arasında kelimeler saydım
'aldım verdim
ben kimi yendim'?

Wednesday, 27 January 2010

sınav sorusu

Sınavdan kaç alması gerek
ki geçebilsin zaman?

Thursday, 24 September 2009

ara-f

Her aksilik kokuma geliyor sanki,
kötüyü düşünüp kötüyü bekliyorum.
Bu ara
-yine eskiden olduğu gibi-
insanları hiç ama hiç anlayamıyorum.
Geceleri gözlerimi kapatıp bakmıyorum da
fark ediyorum ki yine ben
düşman işgalinden kurtulamamış
sıkıntımı denize dökememişim.
Madde sayıp parayı
en katı halinden dertlenmişim.
Lidyalılar'a sövmekten bıktığımdan belki de
oturup kelime dizmişim.
Ne cümle olmuş yazdıklarım ne şiir.
Yine kelimelerimle başbaşa verip
ilişkimizi gözden geçirmişim.

Tuesday, 28 July 2009

. . hayvan

Bir uyu bin uyan
bir soru hep soru
bir duyu hiç dayan
bir yaz hep oku
dum
dum
a
dum
a
dum.

Thursday, 5 February 2009

uy(k)um

bir hayat bir hayat daha
bir hayat edermiş.

Sunday, 25 January 2009

Hikâye birleşik zamanı

tamamladın beni.

Saturday, 17 January 2009

Hometown Glory

Gözyaşı kanallarından kirpiklere uzanan,
bir uçurumun kenarında aşağıya baktıktan sonra
geri atılan adımlar gibi
gözyaşlarım.
Piyano tuşlarındaki parmakların
tuşlardan ayrıldıktan sonra
havada hissettikleri boşluk gibi
susuşlarım.
İzmir'deki deniz kokusunu
binlerce kilometre öteden duyan alıcı hücrelerim mesul
sızlayan burnumdan.
Sarılınca geçmeyecek cinsten kötü huylu korkularım.
Sığındıran değil
kaçıran cinsten kötü huyları.
En acı anında bile
bilindiğinden belki de
tanıdık geçmiş
-değişmeyecek oluşundan belki de-.
Tüm yaşanmış ve yaşanamamışlar
sabit ve güvenilir sanki,
bildik, bilindik, apaçık.
Küçük gözetleme deliği olmayan bir kapı gibiyken bugün,
kapıyı çalan "benim" bile demezken hatta,
tedirgin olmak
ne denli beklenmediktir ki yürek püreleri için?
Hayat gelmeli bildiği gibi de
ya benim tek bildiğim gitmekse?

Sözsüz anlatım: Mia Michaels' dehası

Monday, 13 October 2008

geçer-siz geçmiş

Gerçekten de
geçmiş
zaman,
görememişim ben,
şahit olamamışım.
Ukte olup oturmuş içime,
kalbimin yeni kiracısı gelmiş de
çıkmamış ukten, çıkaramamışım bir türlü.
Bir tutam saç buklelenmiş
görülmez kuytularda,
neye uğradığımı anlayamamışım
o yüzden bildiğim kapıları çalıp
tanıdık hayal kırıklığına uğramışım.
Bazen ne yaparsan yap olmazmış ya bazen
işte ben
hep de o bazenlere denk gelmişim
küçücükmüşüm,
acım bedenime büyükmüş,
bedenim ruhuma küçük.
Bu yazıda geçen tüm olay kişiler
hayal ürünü olup
gerçekle hiçbir ilişkisi bulunmamaktaymış
tabi gerçek denilen
yaşananlar ise...

Sunday, 12 October 2008

tell me how you feel

Kırılırsın,
kimse bilmez.
Burulur için,
kursağındaki hevesini yutamazsın
kalakalır boğazında,
kimse bilmez.
İsteyivermişsindir,
olmaz.
Sesin gitmez,
uzaklar uzaklaşır,
şarkılar döngüden çıkmaz,
kimse bilmez.
Ne hissettiğini söylemek istersin
koşullar uygun olmaz,
beklediğin ses gelmez,
kimse bilmez,
kimse bilmez...

Thursday, 9 October 2008

suret

Bana ait olmayan yazıları üzerime alınıyorum hâlâ.

Eskilerden kalma bir alışkanlık her halde. Kuşkuluyum. Bu da eskilerden, yeni değil. Acaba diyorum kendimin bile duyamayacağı bir sesle. Konuşmadığım için tüm harfler sessiz artık. Yeti ile istek ne kadar yakın ve ne kadar uzak birbirine. Buradaki "ne kadar"ları çift anlamlı kullanıp kendimce özellik kattım cümleye. Sonuna koyduğum noktalama işareti mi belirleyecek zihnimden geçeni? Neden nokta bu kadar önemli ki? Neden virgülleme işareti değil? Neden virgül koymak ezik kalıyor nokta koymanın yanında? Yine çok soru sordum.

Ne yana baksam
aklım diğer yanda kalıyor.
Sahici duyguların peşindeyken
fasülyeden oluveriyorum.
Farklı takımlarda aynı malubiyet
çıkıyor karşıma
ben düşerken
korunaksız alfabelerden.
Önüm arkam sağım solum
sobe.
Saklanmayan
körebe.

Bana ait olmayan yazıları üzerime alınıyorum hâlâ.

Sahibi olmadığım kelimeleri gasptan suçlu bulunuyorum. Arama emriyle dayanıyorlar kapıma. "Temiz, amirim" diyor birisi, "suç yok üzerinde, temiz." Kesin bir yerlere saklamışımdır ya da ağır gelmiştir taşıyamamıştır ceplerim. Öylece bırakıvermişimdir girişte duvarın yanına. Dünya zamanıyla yıllardır, yalnızlık zamanıyla yazılmadık sözlerdir, kişisel zamanımla şarkılardır birikmişim, biriktirmişimdir. Bir gecelik devalüasyonla sıfırlamışım, iflas edip kendime haciz koymuşumdur. Tüm söz varlığıma el konulmuş, tutamamışımdır. Yedeklediğim için, hiçbir şeyi kaybetmemiş olmam en büyük kaybım olmuştur bazen.

Tüm bunları düşünürken ben kaşla göz arasında, bana ait olduğu için bende kalamayacak olan defterler geliyor aklıma. Şimdiki zamanı geçmiş zamanla karışık kullandığım için kızıyorum kendime. Geçmiş zaman yerine geçti zaman kullanmalıyım belki de.

Saate bakıyorum, vakit epey geç olmuş. Zaman geç olmazdı misal, zaman ölmez de vakit gibi. Geçişsiz eylem olur da özne olmaz. Nesnesi olmadığım cümlelerde gizli nesne sanıyorum kendimi. Ve ben bana ait olmayan yazıları üzerime alınıyorum hâlâ.

Friday, 26 September 2008

aralı dereli soru

Hissettiklerimi düşünerek mi yazıyorum
düşündüklerimi hissederek mi?