Bana kattıklarınızı kendimden ayıramayacağım gibi,
benden aldıklarınızı da
istesem de dolduramam bıraktığınız boşluklarıma.
Zamana bağılmış gerçekler.
Mutlakiyetten uzak ve değişebilirlermiş.
O fotoğraftaki bakış gerçek idiyse
şu an bakmayan gözler de gerçek.
Kurulan hayaller, yıkılan hayallerle
1-1 berabere.
Hiç bitmeyecek sanmakken aşk hisleri,
kurulan her ilişik yıkılmaya mahkumdur
doğa koşulları gereği.
Ardımdan ne kalacak zihinlerde kestiremiyorum,
gönüllerdeki hükmümü yitirdiğim aşikar.
"Ben"i besleyen "sen"lerden geriye
açlık kaldı, en çok da susuzluk.
Üşümek yokluktandır.
Ben miyim tek üşüyen?
Gurur akıldan mıdır yoksa kalpten mi?
Bir gülüş sımsıcacık da yapabilir içini,
kanatabilir de.
Karşılıklar karşılıksız kalabilir
ki her yön birbirine karşı olmayabilir
dönek dediğimiz şu dünyada.
Dönmesindendir oysa hayat
lakin pek lafını etmeyiz bunun da.
Büyümek daha az güvenip, daha çok korkmaktır,
belki de
cahil, deli ya da çocuk
hiçbirinin cesaretine sahip olamamaktır.
Duyguların fiziksel yansımalarını yitirmesiyle
daha az hissedince,
acı da daha az olur sandım.
Her zaman yaptığım gibi
yanıldım.
Yetmedim,
yetinmeyenlerde direndim belki de.
Olmayanın peşinden giderken
sevgimi sorgulayıp küçümseyenlerden korktum,
sindim.
Anneannemin kucağını özledim.
Saçlarımda dolaşmayan ellerin
"geçecek" demelerini düşledim.
Varlık yanılgısına kanmaktı oysa tek isteğim.
Güçlendikçe sertleşen kabuğum her kırılışında
daha çok battı, kanattı.
Tuttuğumu koparacak azimde,
uzanan elleri boş çevirmeyecek güçte,
kendini sevecek yalnızlıktayım.
Güvenim çoktan öldü,
umudum sizlere ömür...
Bende ikimize yetecek kadar biz kaldı aslında da,
ne ben verdim
ne kimse aldı…
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
1 comment:
"'Ben'i besleyen 'sen'lerden geriye
açlık kaldı, en çok da susuzluk."
Kana kana içilecek bir hasret en çok da elde kalan...
Post a Comment